2016 Nisan ayında Akın Nur ve Hande ile mangal keyfi yaparken, yurt dışı seyahatlerimde başımdan geçen olayları anlatmaya başlamıştım. O zaman fark ettim ki bir sürü komik ve enteresan olay yaşamışım. Hatta Akın ve Nur'un "Forest Gump gibi hayat yaşamışsın haberimiz yok" dediğini hatırlıyorum😊
1996 senesinde, 18 yaşındayken Lions öğrenci değişim programı ile Avusturya'da bir kampa gitmiştim. Kampı ayarlayan sorumlu babamın arkadaşıydı ve gitmeden önce "Müzik sever misin?Avusturya'da bir müzik kampı var seni oraya yollayalım" dedi. Eh hayır mı diyeceğim olur dedim. Tabi müzik kampı denildiğinde benim aklıma gelen sahilde ateş yakıp Hotel California söylenen ortam, ama kiii beni bekleyen çok farklıymış.
Kampa geldiğimde, benden önce gelmiş olan diğer öğrenciler kapıda neşeyle beni karşıladılar. İlk defa yurt dışına çıkıyor olmanın stresi filan uçtu gitti.
Neyse ertesi gün, daha dakika bir gol bir olarak seyahat sırasında kaybolan bavulumu henüz bulamadıkları mesajı geldi. 18 yaşında giyime verilen önemi bilirsiniz, acaba kaç gün aynı kıyafetle gezeceğim de rezil olacağım stresi doğdu içime. (2 gün sürdü)
Aynı gün, kamp lideri "Evetttt müzik çalışmak için toplanıyoruzz" dediğinde, hafif bir gerilme oldu bende. Şarkı söyleyeceğiz ayrı, çalışacağız ayrı.
Hepimizi bir salona topladılar. Sandalyeler var ve üzerilerinde kampın adı olan birer defter duruyor.
Herkes kendine bir yer seçti ve sanki benim dışımda herkes ne yapacağını bilir gibi eline defterleri aldı ve yerine oturdu. İçeri biri girdi ve köşedeki piyanoya geçti. Herkes defterlerin ilk sayfasını açtı ki o anda fark ettim, bunlar defter değil!!!!Nota kitapları!!!!
Piyanodaki kadın salona dönüp "birr, iki, üç, dörtttt" dedi ve benim dışımda herkes piyanodaki şarkıya eşlik ederek koro halinde şarkıyı söylemeye başladı. Ama nasıl söylüyorlar, inanılmaz ahenk ve bülbül gibi şakıyorlar. Gözleri nota kitabında, sanki hikaye okur gibi nota okuyorlar!
O anda bucket challange'ın kaynar sulu versiyonunu yaşıyor gibi hissettim. Aklımda kampı ayarlayan Muammer ağabeyin sesi yankılandı "MÜZİK SEVER MİSİNNN???" sonra kötü adam gibi güldüğünü hayal edip, dişlerimi sıkarak içimden "Muammer abiiiii yaktın beniiiii" dedim. Etrafıma aval aval bakarken gördüm ki benle gelen Türk kız da usul usul ağlıyor. İyi bir kızdı ama her şeye de ağlıyordu arkadaş. En azından yalnız değilim derken, koroyu yöneten adam şarkıyı durdurdu. "Arkadaşlar böyle olmadı, bas, bariton, soprano ayırmamız lazım" dedi. Arkadaş bir gün içerisinde bu kadar çok stres olur mu bayılacağım. Herkese soruyor adam, ona göre salonda yerleşim yapıyor. Ben de baktım benim kalıptaki adamlar genelde bas diyor, bana sıra gelince kendimden gayet emin "Bas" dedim. Aksilik bu ya, bi nota sordu denemek için herhalde, yalandan özgüvenle doğru veya yanlış en kalın sesimle, benden asla böyle bir ses çıkacağını tahmin etmeyerek söyledim. Ok dedi geçti. Sırtımdan terler süzülerek yerime oturdum.
Bu kamp böyle geçmez diye kendime yandaş aramaya başladım. Baktım herkesin bir müzik geçmişi var. En son Amerikalı bir çocuk "Dostum müzik bilgin yoksa neden bu kampı seçtin" dedi. "ULAN BEN MI SEÇTİM MUAMMER ABİ DEDİ DE GELDİK!!!" diyemedim tabi bir şeyler geveleyip geçiştirdim. Baktım Türk kız dışında kimse benim gibi değil. Ben de bari ezberliyeyim şarkıları dedim. Bas olduğum için arada kaynarım filan diye diye şarkıları öğrendim.
Sonra cüzdanım kayboldu, otobüste unutmuşum. 1 gün sonra içinden hiçbir şey alınmamış olarak bana iade edildi. Biri bulup kampın adresini görmüş cüzdanımda ve yollamış.
Daha sonra top oynarken ayağım çok kötü bir şekilde burkuldu. Doktora götürelim belki alçı gerekir dediler, ama ben kamp rezil olacak diye geçer geçer yaptım ve neredeyse tüm kamp ağrısını çektim.
Neyse ana konuya dönersek, şarkıları ezberledim, kamp sonunda diğer Lions Üyelerine konser verildi. Arkadaşlar nasıl bir olay yaşadığımı tam anlamanız için söylediğim şarkılardan birini buraya bırakıyorum. Bunlardan 15 20 tane ezberledim ve elime tutuşturulan nota kitabı, bu videoda gördüğünüz gibiydi:D
Ama sonuç olarak, tüm aksiliklere rağmen hayatımda yaşadığım en güzel aylardan biriydi. Hala kamptan olan ve internetten görüştüğüm arkadaşlarım var. Ama çok azı kamp sırasında benim durumumu farketmiştir herhalde:D. 18 yaşında olmak çok ayrı bir duyguydu, bu anıyı yazarken tekrar o günleri hatırladım. Şu an orada yaşanan bir çok stresli an komik geliyor ve stresim bu muymuş diyorum.
1996 senesinde, 18 yaşındayken Lions öğrenci değişim programı ile Avusturya'da bir kampa gitmiştim. Kampı ayarlayan sorumlu babamın arkadaşıydı ve gitmeden önce "Müzik sever misin?Avusturya'da bir müzik kampı var seni oraya yollayalım" dedi. Eh hayır mı diyeceğim olur dedim. Tabi müzik kampı denildiğinde benim aklıma gelen sahilde ateş yakıp Hotel California söylenen ortam, ama kiii beni bekleyen çok farklıymış.
Kampa geldiğimde, benden önce gelmiş olan diğer öğrenciler kapıda neşeyle beni karşıladılar. İlk defa yurt dışına çıkıyor olmanın stresi filan uçtu gitti.
Neyse ertesi gün, daha dakika bir gol bir olarak seyahat sırasında kaybolan bavulumu henüz bulamadıkları mesajı geldi. 18 yaşında giyime verilen önemi bilirsiniz, acaba kaç gün aynı kıyafetle gezeceğim de rezil olacağım stresi doğdu içime. (2 gün sürdü)
Aynı gün, kamp lideri "Evetttt müzik çalışmak için toplanıyoruzz" dediğinde, hafif bir gerilme oldu bende. Şarkı söyleyeceğiz ayrı, çalışacağız ayrı.
Hepimizi bir salona topladılar. Sandalyeler var ve üzerilerinde kampın adı olan birer defter duruyor.
Herkes kendine bir yer seçti ve sanki benim dışımda herkes ne yapacağını bilir gibi eline defterleri aldı ve yerine oturdu. İçeri biri girdi ve köşedeki piyanoya geçti. Herkes defterlerin ilk sayfasını açtı ki o anda fark ettim, bunlar defter değil!!!!Nota kitapları!!!!
Piyanodaki kadın salona dönüp "birr, iki, üç, dörtttt" dedi ve benim dışımda herkes piyanodaki şarkıya eşlik ederek koro halinde şarkıyı söylemeye başladı. Ama nasıl söylüyorlar, inanılmaz ahenk ve bülbül gibi şakıyorlar. Gözleri nota kitabında, sanki hikaye okur gibi nota okuyorlar!
O anda bucket challange'ın kaynar sulu versiyonunu yaşıyor gibi hissettim. Aklımda kampı ayarlayan Muammer ağabeyin sesi yankılandı "MÜZİK SEVER MİSİNNN???" sonra kötü adam gibi güldüğünü hayal edip, dişlerimi sıkarak içimden "Muammer abiiiii yaktın beniiiii" dedim. Etrafıma aval aval bakarken gördüm ki benle gelen Türk kız da usul usul ağlıyor. İyi bir kızdı ama her şeye de ağlıyordu arkadaş. En azından yalnız değilim derken, koroyu yöneten adam şarkıyı durdurdu. "Arkadaşlar böyle olmadı, bas, bariton, soprano ayırmamız lazım" dedi. Arkadaş bir gün içerisinde bu kadar çok stres olur mu bayılacağım. Herkese soruyor adam, ona göre salonda yerleşim yapıyor. Ben de baktım benim kalıptaki adamlar genelde bas diyor, bana sıra gelince kendimden gayet emin "Bas" dedim. Aksilik bu ya, bi nota sordu denemek için herhalde, yalandan özgüvenle doğru veya yanlış en kalın sesimle, benden asla böyle bir ses çıkacağını tahmin etmeyerek söyledim. Ok dedi geçti. Sırtımdan terler süzülerek yerime oturdum.
Bu kamp böyle geçmez diye kendime yandaş aramaya başladım. Baktım herkesin bir müzik geçmişi var. En son Amerikalı bir çocuk "Dostum müzik bilgin yoksa neden bu kampı seçtin" dedi. "ULAN BEN MI SEÇTİM MUAMMER ABİ DEDİ DE GELDİK!!!" diyemedim tabi bir şeyler geveleyip geçiştirdim. Baktım Türk kız dışında kimse benim gibi değil. Ben de bari ezberliyeyim şarkıları dedim. Bas olduğum için arada kaynarım filan diye diye şarkıları öğrendim.
Sonra cüzdanım kayboldu, otobüste unutmuşum. 1 gün sonra içinden hiçbir şey alınmamış olarak bana iade edildi. Biri bulup kampın adresini görmüş cüzdanımda ve yollamış.
Daha sonra top oynarken ayağım çok kötü bir şekilde burkuldu. Doktora götürelim belki alçı gerekir dediler, ama ben kamp rezil olacak diye geçer geçer yaptım ve neredeyse tüm kamp ağrısını çektim.
Neyse ana konuya dönersek, şarkıları ezberledim, kamp sonunda diğer Lions Üyelerine konser verildi. Arkadaşlar nasıl bir olay yaşadığımı tam anlamanız için söylediğim şarkılardan birini buraya bırakıyorum. Bunlardan 15 20 tane ezberledim ve elime tutuşturulan nota kitabı, bu videoda gördüğünüz gibiydi:D
Ama sonuç olarak, tüm aksiliklere rağmen hayatımda yaşadığım en güzel aylardan biriydi. Hala kamptan olan ve internetten görüştüğüm arkadaşlarım var. Ama çok azı kamp sırasında benim durumumu farketmiştir herhalde:D. 18 yaşında olmak çok ayrı bir duyguydu, bu anıyı yazarken tekrar o günleri hatırladım. Şu an orada yaşanan bir çok stresli an komik geliyor ve stresim bu muymuş diyorum.